Voroufakis, “Euro bugün çökme aşamasına gelmiş durumda. Ya Euro’yu reforme eder ve daha beşeri bir konuma getiririz ya da çöküşünü izlemek zorunda kalırız. Euro’nun feshedilmesini savunan çevrelere sesleniyorum: Euro’dan çıkış ırkçılığın daha da büyümesine neden olacaktır. Euro’nun feshedilmesi beraberinde yeni krizler getirerek ırkçılığın büyümesine ve ırkçı partilerin tehlikeli boyutlara tırmanmasına vesile olacaktır. Burda Euro’nun feshedilmesini isteyenler bu denli gelişmelerde önemli bir rol oynayacaklardır” şeklindeki eleştirileri oldukça dikkat çekiciydi.
Varoufakisin bu açıklamarına gelmeden önce kısaca Varoufakisin son bir yılda çalışmalarına değinmekte fayda var.
DIEM 25
Eski bakan Yanis Varoufakis 9 Şabat 2016 tarihinde DIEM 25 (Democracy in Europe – Movement 2025) hareketinin kuruluşunu resmen duyurmuştu. Fakat bu hareket birçok radikal sol hareketlerin beklentilerini karşılamaya yetmedi. Atina’da Brüksel’in tüm baskılarına karşı çıkan ve gerektiğinde Euro-Exit diyerek oluşturduğu yeni hareketle kimi kesimleri hayal kırıklığına uğrattı.
DIEM 25 hareketinin asıl amacını bir AB ülkesinin huzur ve refah içinde yaşarken diğer ülkelerin mali krizlerden ötürü açlık sınırına dayanmasına izin verilmemesi şeklinde ifade ediyor. Varoufakis, DIEM 25 hareketiyle Avrupa’yı demokratikleştirmek ve sermaye güçlerinin diğer Avrupa ülkeleri üzerindeki egemenliğine son vermek istiyor. AB’nin daha geniş kapsamlı reformlara ihtiyacının olduğunu söylüyor. Bunun da Euro’nun reforme edilmesiyle başarıya ulaşacağı düşüncesinde. Bunun için ise mücadelenin merkeziyetçi bir anlayış yürütülmesi görüşünde. Bundan ötürü Avrupa Birliği’nin mevcut birlikteliğinden yana bir duruş sergileyerek Euro rejimine karşı mücadelenin mevcut sistem içinde ve merkezinde verilmesinin gerektiğini savunuyor.
Hareketin yayınladığı Demokratik bir Avrupa Manifestosu’nda ise şu vurgular dikkat çekici: ‘‘Şovenizme, faşizme, ırkçılığa ve barbarlığa karşı halkların kardeşliğinin ve barış mücadelesinin AB içinde verilmesi mümkün. Avrupa’yı demokratikleştirelim, otoriter Brüksel hakimiyetine karşı tavır koyalım. Avrupa çapında demokratik bir halk ayaklanmasına vesile olalım. Demokratik bir AB diyelim ya da çökmüş bir AB ile yola devam diyelim. Hedefimiz Avrupa’yı demokratikleştirmektir ve bu realist bir hedeftir.”
Mevcut Mali Krize karşı Euronun reforme edilmesi yönündeki teorilerini ise şu dört başlık altında hayata geçirmek istenmekte:
‘’1- AB Konseyi’nde düzenlenen vergi konuları ve Euro grubu toplantılarının canlı yayından topluma açık yayınlamasının ve tüm herkes tarafından izlenilmesinin önünü açmak.
2- Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu tutanaklarının bir an önce yayınlanması.
3- Önemli müzakerelerin örnek TTIP, Bankaları Kurtarma Kredileri ve Büyük Britanya’nın durumu gibi müzakere konularının yazılı bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması.
4- Tüm lobicilerin ve temsiliyetçilerinin isimlerinin tek tek çıkarılması kimin ne zaman hangi Avrupalı seçilmişler veya seçilmemişler ile biraraya geldiklerinin ve ne kadar para aldıklarının bilgilerinin derhal ortaya çıkarılması.
Mevcut Avrupa krizi beş alanda oluşmakta:
a) Devlet borçları
b) Bankalar
c) Zayıf yatırımlar
d) Göç sorunu
e) Büyüyen yoksulluk
Tüm bu konularda sorumlu olan güçler şu an anlaşmasını beceremeyen ulusal devletlerdir. DIEM 25 tüm bu konularda bu ulusal devletlere destek çıkacak, bu sorunları Avrupalılaştıracak, Brüksel’in baskıcı politikasına karşılık ve bu sorunlar ile mücadalenin ve kaynaklarının yerel kent konseylerine, belediyelere ve parlamentolara verilmesi yönünde öneriler yapacaktır.”
Her ne kadar Varoufakis, Diem 25 hareketiyle AB nin mevcut finans siyasetine karşı bir güç olduğunu ilan ediyor. Ancak sonuç itibariyle AB içinde Eurolu bir çözümden yana olduğunu da beyan etmiştir.
AB’yi ve Avrupa’yı demokratikleştirelim açıklamaları kulağa hoş gelse de bu demokratikleştirme mücadelesi tam da Alman Maliye Bakanı Schäuble’nin Euro bölgesinde arzu ettiği muhalif bir yapılanma olduğunu savunanlar da var.
Varoufakis, bundan iki yil öncesine kadar kendi ülkesinde takındığı Brüksel karşıtı siyasetin başını çekiyordu. Şimdi ise tam da Brüksel’in kan kaybettiği bu günlerde merkeziyetçi ve Eurocu muhalif kıvılcımının görüntüsünü vermekte.
Burada kafaları kurcalayan basit bir soru var. Mademki Varoufakis, Avrupa’nın demokratikleştirilmesi için çıkış yolunun sistem içinde ve sistemin merkezinde olduğunu biliyor ve görüyordu neden kendi partisinden ayrılmayı göze aldı?
Yunan halkının Brüksel’in dayatmalarına karşı koyduğu tavır kayda değer bir duruş olmuştur. Fakat hem Syriza hem de Varoufakis, Yunan halkının itirazlarına rağmen Brüksel’in dayatmalarına teslim oldu.
Mustafa İlhan
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA